31 Aralık 2015 Perşembe

Aralık 2015


Yeni yıla kaygılarım ve korkularımla giriyorum.Eşim, dostum, yakınlarım ülkemin ve tüm Dünyanın emekçi, yoksul insanlar...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 31 Aralık 2015 Perşembe

Yalanla başladı her şey yalanla sürüyor.Kan, şiddet ve ölümler yalanla başladı.Son zamanlarda pek facebook paylaşımı...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 28 Aralık 2015 Pazartesi

Bugün aşağıda linkini paylaştığım siteden nöbetçi eczanenin ismini ve adresini öğrenmeye kalktım.Haritadaki adres bir...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 27 Aralık 2015 Pazar

Günümüzün en büyük aktörü, ülkemizin ve Dünyanın en büyük diktatörü hatta kahramanı, yok yok herkesin tapındığı kim ya...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 19 Aralık 2015 Cumartesi

DON ERDOĞANE 4 FİLMİ HEYECANLI BAŞLADISuriye'ye müdahale başlamadan önce AKP hükümeti Suriye ile komşuluk ilişkileri...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 2 Aralık 2015 Çarşamba

22 Ekim 2015 Perşembe

Facebook'tan: SÖYLEM TUTARLILIĞI

SÖYLEM TUTARLILIĞI..!Ben artık insanlarda söz ve eylem tutarlılığı aramaktan vazgeçtim.Gerçekten zor özellik…Böyle...

Posted by Nadi Öztüfekçi on 21 Ekim 2015 Çarşamba

Facebook, 8 Eylül'den bu yana...


Bir ülkede yöneticilere karşı ayaklanmak, gösteri yapmak ne kadar yığınsal, ne kadar şiddet içerikli olursa olsun bir iç...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 20 Eylül 2015 Pazar

Son dakika haberi: LEVENT TÜZEL BUGÜN SAAT 18:00 DEN İTİBAREN ÖZÜRLERİ KABUL EDECEK.Levent Tüzel'in bugün 18:00'den...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 22 Eylül 2015 Salı

TÜRKİYE EKONOMİSİ DİYE BİR ŞEY VAR MI?Sahi;Türkiye ekonomisinden bir haberi olan var mı?Nasıldır, iyi midir? Sağlığı...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 22 Eylül 2015 Salı

İSLAMİYETİN İÇİNE KAPİTALİZM KAÇINCA VE BİZİM AÇ TAVUKLAR...İslamiyet ilk ortaya çıkınca en çok karşı çıkanlar o coğ...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 25 Eylül 2015 Cuma

BİLAL'iN FIRÇA ORTAKLARI...Hatırlıyor musunuz? Suudi Arabistan'ın Mısır'daki darbeyi desteklemesi üzerine birçok...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 28 Eylül 2015 Pazartesi

İnternetten satın alındı.Ekim 1977'de Maden İş gazetesinin eki olarak basılmış.Anlaşıldığı kadarıyla bir seminerin kat...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 2 Ekim 2015 Cuma

KENDİ İNSANLIĞINI YERLERDE SÜRÜKLERKEN NEŞELENMEK..!!?Zırhlı aracın arkasında sürüklenen PKK militanın(?) görüntü...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 6 Ekim 2015 Salı

BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR. AMA ÖYLE GİZLİ GİZLİ DEĞİL. AÇIKÇA...Diyelim ki ciddi görünen, ilgilendiği konulara bakarsan...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 7 Ekim 2015 Çarşamba

BARIŞ BİZİM YOLDAŞIMIZ. BARIŞ BİZİM KARDEŞİMİZ.Ankara katliamının amaçlarını basit, klasik söylemlere indirgeyerek ger...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 14 Ekim 2015 Çarşamba

Ankara'daki mitinge barış isteyen, her türlü, her yönden teröre ve şiddete karşı olan herkes katılmıştı. Etnik ve inanç...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 16 Ekim 2015 Cuma

DÜŞÜNSEL ATMOSFERİMİZİN ZEHİRLİ GAZLARI: DİNCİLİK, MEZHEPÇİLİK, BUDUNCULUK..."....Kimlikçilik ezilen kimlik sorununun...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 19 Ekim 2015 Pazartesi

13 Ekim 2015 Salı

Facebook'un hatırlattıkları...

Biliyorum sinir bozucu oluyor.
Okuyunca ben de sinir oluyorum kendime...
Ama doğruya doğru, ben bunları demiştim.


İki yıl önce Paket yasa teklifi...
Erdoğan o zamanlar bazılarımız açısından hala muteberken..

PANDORANIN KUTUSU 2 NEDEN?Paketin; seçim sistemi ile ilgili üç önerisi de mevcut adaletsizliği daha da arttıracak ö...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 12 Ekim 2013 Cumartesi

Kozi'nin öngörüsü...


Fotorafı paylaşırken yazısını bir türlü yazamamıştım. Teknik bir sorun olmuştu. Yazınca bir daha paylaşayım dedim.
Posted by Nadi Öztüfekçi on 13 Ekim 2012 Cumartesi

Hatırlar mısınız o zamanlar "Yargı vesayeti" yıkılıyordu...
Destekleyenler(imiz) çoktu... 

HSYK seçim sonuçları belli oldu.Hükümet yanlıları 2 saat geç açıklanan bilgiye göre kazanmışlar.4 Ağustos 2014'de "...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 12 Ekim 2014 Pazar

Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiğinde kazanılan bir iki puan için şenlik düzenlenmişti...
O bir iki puan için Erdoğan'a kayan oylara kimse aldırmamıştı.
Benim derdim başkaydı...


Güne diktatörlerin konuşması ile başlıyorsunÜstelik aynı şeyleri bütün gün dinleyeceksin.Günde 5 defa sana hakaret...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 13 Ekim 2014 Pazartesi


Ah şu Suriye meselesi..!? 

Cumhurbaşkanın son konuşması başımıza örülen çorabın desenleri hakkında fikir veriyor.Aslında bu çorabın sipariş...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 13 Ekim 2014 Pazartesi

Ve son olarak...


IŞID DURDURULMUYOR ÇÜNKÜ SAVAŞI DURDURMAK İSTEMİYORLAR.
Posted by Nadi Öztüfekçi on 13 Ekim 2014 Pazartesi
İki yıldır bağırdım durdum. Aslında yaptığım malumun ilanıydı. Elbette gerçeğin tekeli bende değil. Ama ben de bunları demiştim be kardeşim.

9 Eylül 2015 Çarşamba

1- 8 Eylül facebook paylaşımlarına toplu bakış.


HDP Genel Merkezine saldırı...Korktuğum şeyler gerçekleşmek üzere...Beştepe ile Kandil arasındaki lanet olasıca savaş...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 8 Eylül 2015 Salı

Erdoğan; "Benim başkan olmamı engellemek için çözüm sürecini bitirdiler, terörü başlattılar. Çözüm süreci boyunca...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 8 Eylül 2015 Salı

DENİZ GEZMİŞ ve DEVRİMCİ ŞİDDETDeniz Gezmiş anlatıyor.Erdal Öz’ün 1976 da çıkan kitabından bazı alıntılar…Mü...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 8 Eylül 2015 Salı

Eğer bu savaş tek taraflı olarak 'Saray' tarafından çıkarılıyorsa, örneğin PKK'nın bu konuda hiçbir dahli yoksa, o...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 7 Eylül 2015 Pazartesi

BEN BARIŞ İSTEMİYORUM!!!İşin en kötüsü ne biliyor musunuz?Barışı da metalaştırdılar.Barışın da içeriği boşaltıldı...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 6 Eylül 2015 Pazar

Biliyor musunuz!?Savaşların çift tarafı vardır.Eğer savaş kirliyse her iki tarafı da kirletir.Eğer gerçekten savaşa...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 6 Eylül 2015 Pazar

Milli takım Hollanda'yı 3-0 yendi.2 Saat önceki Dağlıca baskının da ölen asker sayısı şimdilik 9...Yani Hollanda'ya attığımız gol sayısının karesi...Başbakan bir sevindi, bir sevindi
Posted by Nadi Öztüfekçi on 6 Eylül 2015 Pazar

AYLAN BEBEĞE BİR BORCUMUZ VAR; "GERÇEK".Bugün artık çaresi bilinen iyileştirilebilir birçok hastalık bir zamanlar...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 5 Eylül 2015 Cumartesi

Ana akım medyanın yeni keşfi Rahim Er...Diyor ki:"Biz bu coğrafyada kimisiyle 'soydaş', kimisiyle 'kültürdaş',...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 3 Eylül 2015 Perşembe

Her zamanki CHP basiretsizliği yine sahnede...Tıpkı AKP ile koalisyon kurmaya kalkması gibi, illa topal ayağa baston...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 3 Eylül 2015 Perşembe

BU FOTOĞRAFIN OLUŞMASINDA 'BİZLER'İN PAYI..?Bu fotoğraf karesinin oluşmasında nelerin ve kimlerin payı var?Ne yapı...
Posted by Nadi Öztüfekçi on 3 Eylül 2015 Perşembe

6 Nisan 2015 Pazartesi

OSMAN KILIÇ ve SİNAN DERVİŞOĞLU MANTIĞI ARASINDA NE FARK VAR?

Geçenlerde Sinan DERVİŞOĞLU’nun Politika Gazetesi’ndeki yazısını okuyunca Anadolu Sakatlar Derneği Genel Başkanının Kayseri’de bir gazeteye verdiği demeçte söyledikleri aklıma geldi.
Anadolu Sakatlar Derneği Genel Başkanı Osman Kılıç gazeteye verdiği açıklamasında 'engellilerin Allah tarafından cezalandırıldığı için bu hale geldiğini' söylüyordu.
Hazret; “Diyelim ki bir kazada bir insanın kolu, bacağı, parmağı kayboldu. Bu insanı hayata kazandırmak lazım. Biz öncelikle sağlıklı insanları sağlıklı yaşatmak için çalışmalıyız. Kazalara önlem almalıyız. Ama ne yazık ki sağlıklı insanları sağlıksız yaşam hareketinde devam ettiriyoruz.” dedikten sonra asıl “keramet”ini buyuruyor.

Şöyle devam ediyor;
“ Kazadan sonra bir yerini kaybeden insanın psikolojisi bozuluyor.
Biz bu noktada devreye girmeliyiz.
Bu Allah’ın vergisi, ben bir hata yaptım bu cezayı çekiyorum demesi gerekiyor. Bu noktada görev müftülüklere düşüyor. İnsanlar yaşarken hatalarını görürler. Bu hatalara karşılıkta Allah tarafından bazı cezalar verilir.
Bir kere yaşarken bunu görmek lazım.
Allah kulunu çok sever. Kulunun yaptığı hatalara bir aldırmaz, iki aldırmaz, beş aldırmaz. Derki! ‘Ey kulum sen hala niye kendine gelmiyorsun?’
Bu hadisi şerifte de var. İşte burada müftülüğümüz devreye girecek. Bu insanı alacak, iyi niyetle arkadaşıyla anlaşmasını sağlayacak.
Çünkü bu insanlar eksikliklerinden utanıyorlar.
Bu insanın psikolojik yapısını düzenleyecek. Ben bu cezayı çekiyorum, buna alışmalıyım, bunda da vardır bir hayır diyerek hayatını idame ettirmesi geriyor.”

Daha önceki bir yazımda bahsetmiştim.
Öncelikle, sakat kelimesi Arapçada; “düşük, döküntü, kıymetsiz şey” anlamına geliyor. Buna rağmen insanların bu anlamdaki bir nitelemeyi kabullenip, bu isimde bir dernek kurması kendi kendilerine yaptıkları bir hakarettir.
Kendi adıma bir insana bırakın ‘sakat’ demeyi, “engelli” demeyi bile o insana yapılmış bir hakaret saydığımı söylemeliyim.
Bana kalırsa “engelli” diye tanımlanan insanlarımız için kullanılması en uygun kelime “engellenmiş” olmalı.
Çünkü “engelli” kelimesi; bir kesimin vücut yapıları, ihtiyaç ve tercihleri üzerinden kurulmuş yaşam tarzının, farklı özelliklere sahip diğer kesimi engellediği gerçeğini saklıyor.
Öyle ki; bu kesimin “engelliliği” onların suçu ya da doğanın, ilahi bir gücün takdiriymiş anlamına geliyor. O yüzden gerçeği en iyi tanımlayan kelime bana kalırsa “engellenmiş” olmalıdır.

Anadolu Sakatlar Derneği genel başkanının yukarıda alıntıladığım sözleri ise bütün bu tartışmaları hiç anlamına getiriyor.
Engellenmiş yurttaşlarımızı suçluluk duygusuna kapılmasını amaçlayan, aşağılayan ve ne yazık ki aslında kendi aşağılık kompleksinin yansıması sözler…
Getirdiği öneri ise tam içler acısı;
“…İşte burada müftülüğümüz devreye girecek.
Bu insanı alacak, iyi niyetle arkadaşıyla anlaşmasını sağlayacak.
Çünkü bu insanlar eksikliklerinden utanıyorlar.
Bu insanın psikolojik yapısını düzenleyecek. Ben bu cezayı çekiyorum, buna alışmalıyım, bunda da vardır bir hayır diyerek hayatını idame ettirmesi geriyor.”
Osman Kılıç, bir yerlere yaranmak kaygısıyla, kendi komplekslerini tüm engellenmiş yurttaşlarımıza yüklemeye çalışmış.
Tıpkı Sinan Dervişoğlu’nun yazısının tümünde hissedilen o “başarı fetişizmi” ve “mağlubiyet sonrası gelişen aşağılık kompleksi” gibi…

Sinan Dervişoğlu Osman Kılıç’ın önerdiği müftünün rolünü üstlenmiş.
Adeta Türkiye soluna; “ Bütün bunlar senin suçun.
Geçmişinde yaptığın ya da yapmadıkların yüzünden bu durumdasın.
Sen bu durumu hak ettin. Kabullen ve buna alış.
Başarıya ulaşanları takdir ve biat et” demeye getiriyor.
Ve tıpkı Osman Kılıç gibi yaranma telaşı taşıyor.

Kendisinin “yurtseverlik” konusundaki bir yazısını okuduğumu, genel olarak o yazıdaki söylediklerine katıldığımı söylemeliyim.
Sonraki birkaç yazısına şöyle bir bakmıştım.
Söylemlerine trende göre ayar verdikçe öznelleştiğini, nesnelliğini yitirdiğini gözlemlemek bendeki ağırlığını azaltmış, açıkçası yazılarını sıradan mahalle eğilimleri kaygısıyla yazılmış yazılar kategorisinde görür ve karşılar olmuştum.

Bu yazısında sıradanlığı aşmaya çalışmış.
Ancak bunu yaparken trendlerin etkisinden kurtulmaya çalışmak yerine herkesten fazla trend olmayı denemiş.
Bulunduğu sıradanlık bataklığında dikkat çekmek için yaptığı bu zıplamalar daha da batmasına yol açmış.
Bir kere Dervişoğlu yazısına son zamanların en moda, en trend ve en sıradan yalanıyla başlıyor.
Türkiye Solunda Kürt Hareketine karşı düşmanca bir tavır olduğuna dair bitmez tükenmez tekrarlarla algılara yerleştirilmiş o kadim ve haksız söylemle...
PKK’ya dair her eleştiriyi “Kürt düşmanlığı” olarak niteleyen, o öğretilmiş, imal edilmiş sanal gerçekliğe başvuruyor.
Bunu da yine son moda “algısal linç” tekniğinden yararlanarak, değişmez “Malum ve Makul Şüpheli” BHH üzerinden yürütüyor.
Amaç..? Belki kendisi son zamanlardaki ortam renginin donukluğu içindeki yazılarına renk getirmek istemiş olabilir.
Ama yazdıkları, bir üst akılın sofistike tekniklerle Türkiye Soluna aşılamaya çalıştığı aşağılık ve suçluluk kompleksinin derinleşmesinden başka işe yaramıyor.
Bırakın yazıya renk gelmesi Sinan Dervişoğlu’nun imajını da donuklaştırıyor.
Kendisi BHH’nin kayıtsız şartsız HDP’ye eklemlenmemesini, Türkiye solundaki Kürt Özgürlük Hareketine karşı “...hatta düşmanca” tavrın kaynaklandığı güçlü bir damara bağlıyor.
Her zamanki, doğruluğu tekrarından menkul “Kemalizmin, resmi ideolojinin Türkiye solunda süren etkisi” gibi en beylik tespitlerden sonra sıradanlığa çare olarak şu sıralar piyasaya yeni sürülen bir argüman deniyor.
Kibir ve kıskançlık..!?

Dervişoğlu; Osman Kılıç’ın “sakatlar” adına onları aşağılayarak verdiği röportajla, Diyanet işlerinin “kibir ve kıskançlık” üzerine verdiği bir fetva karışımı yazısında sorunun kaynağını(!) bulmuş:
“Sorunun kaynağı, halkların mücadelesindeki eşitsiz gelişme ve bu eşitsizliğin kafalarda kabullenilmemesidir.” diye başladığı dört paragraflık bölümde 12 Eylül Faşist Darbesi arifesinden başlayarak olağan üstü yüzeysellikte tespitler yapıyor.
Dünyanın en sofistike ve güçlü formatlama operasyonu olan 12 Eylül Darbesini tümüyle örgütlerin beceriksizliği, direngenliği üzerinden bir değerlendirmeye tabi tutuyor.
Uluslar arası tekelci sermayenin, monetarist politikaya geçme zorunluluğunun, kapitalizmin içinde barındırdığı daimi krizinin, küreselleşme olgusunun bir zorunluluk olarak 1978’den buyana nasıl geliştiğinin ve bütün bunların sonucu olarak Türkiye üzerindeki yine zorunluluktan kaynaklanan hesaplarının dikkate bile alınmadığı bir değerlendirme…
Sanki Türkiye burjuvazisi ile devrimci güçlerin dünyadan soyutlanmış bir arenada yaptığı mücadeleyi, futbolcu eskisi bir spor yazarı kolaycılığında “yüreğinle oynadı-oynamadı”, “topa girdi-girmedi”, “tekmeye kafasını uzattı- uzatmadı” gibi argümanlarla maç sonrası kritiğini yapmış.
Ve sorunu; ‘iyi oynayan maçı kazanır’a getirmiş.
Türkiye solunun üzerinde uygulanan bedensel, katliam, işkence, tutuklamanın yanında olağan üstü tekniklerle ve küresel finans destekleriyle gizli açık örgütler vasıtasıyla algısal uygulamayı es geçmiş, yok varsaymış.
O kadar ki bu yazıyı kendisine yazdıran o algı operasyonun kendi üzerindeki etkisinden bile haberi yok.
30 yıl boyunca sistemli bir şekilde uygulanan Türkiye solunda pişmanlık, suçluluk, aşağılık duygusu yaratma amaçlı o lanetli propagandanın bir parçası olduğunun farkında değil.
Ustaca zihinlere tutuşturulan mamul paradigmaları, sipariş üzerine üretilmiş argümanları kendi buluşu sanarak yeni din-ideoloji karışımı lanetli bir öğretinin rahipliğini yapıyor.
Sinan Dervişoğlu zaman zaman zihninde çakan yurtseverlik gibi kavramları, Özal’ın ANAP’ının Türkiye’nin bu formatlanma sürecindeki fonksiyonunu hatırlayıp satır aralarında kullanıyor.
Ama o dönemlerde ANAP’a katılmalarından yakındığı insanların bugün kendisinin misyonerliğini yaptığı “vurun Türkiye soluna” kampanyasının bir parçası, aynı kampanyanın bir aktörü olarak şimdiki müttefiki olduğunu unutuyor.
Örneğin söz konusu yazısına ikircimsiz imza atacak birçok insanın yurtseverliği faşistlikle bir tuttuğunu hesaba katmıyor.
Aslında o zamanlardaki tutumuyla eleştirdiği solcu eskileriyle şimdi dolaylı dolaysız kanka olduğunu da görmezden geliyor.

Sinan Dervişoğlu yazısının başında yazısının temel hedefini açıklamış.
Bu hedef Birleşik Haziran Hareketi…
Yazının sonlarında da BHH’nin adını anmasa da aynı hedefi güdüyor.
Haziran Hareketi içinde önemli bir yeri olan eski Dev-Yol geleneğinin günümüzdeki temsilcilerine yönelik yine oldukça yüzeysel “öncü savaş” tahlilleri yapıyor.
Aslında bunu yaparken yazısında nereden feyiz aldığını da açık ediyor.
“Öcalan geçen HDP kongresine yolladığı mesajda “Mahir’den devraldığım bayrağı Türkiye Solu’na teslim ediyorum” demişti. Mahir’den esinlenerek, onun politik yaklaşımını kullanarak bölgesel, hatta dünya çapında bir güç haline gelebilen PKK, bir Devrimci Yol’cu için de gurur kaynağı olmalıydı. Ama aksine, bugün gördüğümüz şey, inatçı bir red, bir dışlama tavrıdır.”
Öcalan’ın mesajının amacıyla Sinan Dervişoğlu’nun mesajının amacı aynı.
Haziran Hareketini parçalamak…
PKK ve Öcalan’ın bugüne kadar izlediği yolun Mahir’in bayraktarlığını yaptığı “öncü savaşı” ile ne kadar çakıştığı tahlillerini Dev-Yol’culara bırakıyorum.
Ama şu kadarını söyleyeyim henüz hiçbir bayrak hedefine ulaşmadı.
Ortada ne Kürt Hareketi için ne de Türkiye Solu için kutlanacak bir zafer, yasını tutacak, utanılacak bir yenilgi yok.
Doğruluğu kanıtlanan bir ideoloji de yok. Mücadele devam ediyor. Tarih de…
Ve mücadele omuz omuza sürerse başarıya ulaşacaktır.
Birbirlerinin kapsayıcılığında, önünde, arkasında değil, omuz başında, hiçbir kompleks duymadan, dostça kardeşçe, özgünlüklerine saygı temelinde bir dayanışma içinde bir mücadele ile gelecek bu başarı.

Sinan Dervişoğlu yazdıklarına bir daha bakmalı.
Anadolu Sakatlar Derneği başkanın Osman Kılıç’ın “sakatlar” için söylediği; “Çünkü bu insanlar eksikliklerinden utanıyorlar” cümlesi ile kendisinin kullandığı; “Türkiye Devrimci hareketi (bugün hala hesabı verilmemiş olan) utanç verici bir yenilgi yaşadı.” cümlesindeki ortak kompleksin içsel irdelemesini yapmalı.
“Özal’ın ANAP’ı, yoksul işçi semtlerinde birinci parti olabildi.” olgusunun arkasındaki gerçeklere nesnel değerlendirmeler yerine “Ve sol inancını koruyan bizler, bu ayıbı ve utancı iliklerimize kadar hissederek bugünlere geldik.” gibi Osman Kılıç mantığıyla yaklaşılırsa AKP gerçeğini de anlayamayız.

Sinan Dervişoğlu gibi bu yazıyı, adeta bir klasikmiş gibi paylaşmaya doyamayanlar da bir daha okumalı.
Bir daha okumalı ki;
“Bu gelişmenin Türk ve Kürt toplumları arasında yarattığı farklılaşma, günümüzde yaşadığımız trajedinin, “Kürt düşmanlığı”nın temelidir. TÜRK TOPLUMU kaybettiği devrimci evlatlarını unutan, yoz siyasetçilerin ve medyanın manipülasyonu ile her türlü gericiliğin, MHP’nin, İslamcılığın, vurguncu liberalizmin, Baykal’ın faşizan “sosyal demokrasisin” peşinde sürüklenen, ve GİDEREK KENDİNE SAYGISINI YİTİREN bir kitle haline gelirken, KÜRT TOPLUMU kendine güvenen, onurunu koruyan, daha geri bir sosyo-ekonomik tabana dayanmasına rağmen kadına değer veren, belediyelerinde bir tek rüşvet vakasını yaşamayan daha AHLAKLI, İNANÇLI ve BAŞI DİK BİR TOPLUM haline geldi.” İfadesindeki toplumsal aşağılamayı görebilmeli.
Sinan Dervişoğlu’nun toplumları birbirine göre değerli-değersiz gibi derecelendiren yaklaşımlarının insanı nerelere götürebileceğini hesap etmeli.

Ve apar topar yaranma telaşıyla davranarak, toplumları başına etnisite adı ekledikten sonra (Türk- Kürt) yan yana getirip, birini sağlam, diğerini sakat ilan ederek, esasen “engellenmiş” toplumlar olduklarını görmediğimizi, dolayısıyla Küresel Sermaye ve Emperyalizm olgusunu yok varsaydığımızı görelim.

Son olarak meselelere Anadolu Sakatlar Derneği mantığıyla bakıp Türkiye Komünist Partisi adını kullanmanın insaf ve vicdan boyutunu da bir düşünelim.

28 Mart 2015 Cumartesi

Varol Çini'nin yazısı


HDP nin derdi sınıfsal mücadele değil salt kimlik (!) mücadelesidir....Bu eleştriye HDP birleşenlerince şurda burda çe...
Posted by Varol Çini on 16 Mart 2015 Pazartesi
connect.facebook.net connect.facebook.net

3 Mart 2015 Salı

Muhalefetin Muhalefete Muhalefeti...


Kırk ayakların pabucu


Haziran'ın duyurusundan kısa kısa


2 Mart 2015 Pazartesi

Hele bir Durun ya..!


1 Mart 2015 Pazar

Düşün yakamızdan..


28 Şubat 2015 Cumartesi

Haziran'ın Temel İlkeleri ve Seçimler

Haziranın hedefi...

Foça Haziran Meclisinde "Seçimler"


27 Şubat 2015 Cuma

Seçim Güvenliği


25 Şubat 2015 Çarşamba

Yakında Türkiye'de de vizyona gireceğinden emin olabilirsiniz.

AKP'ye "DUR" demezsek bizde daha kötüsü olur.
AKP bu anlaşmaları TISA çerçevesinde yaptı.
Yani artık her türlü kamu hizmeti Küresel Sermayeye açıldı.
Özelleştirmenin varacağı nokta burasıdır.
Kar hırsının sonu yok.
Kapitalizm işte böyle bir şey..



İtfaiye özelleştirilirse ne olur ? :D

21 Şubat 2015 Cumartesi

Benim Başörtülü kızım


16 Şubat 2015 Pazartesi

ISRARLI, TAKİPÇİ ve BİLİNÇLİ TEPKİ...


14 Şubat 2015 Cumartesi

Özge 'can'ımız yandı...


13 Şubat 2015 Cuma

Annem ameliyatta BHH ayakta...


10 Şubat 2015 Salı

DOĞRULUĞU TEKRARINDAN MENKUL BİLGİLER(!)

3 Şubat 2015 Salı

Sosyal medya belalı bir yer


2 Şubat 2015 Pazartesi

BENİM İYİMSERLİĞİM ASLINDA KÖTÜMSERLİĞİMDEN...


30 Ocak 2015 Cuma

Hani sınıf savaşımı artık önemini yitirmişti.